25 Ekim 2013 Cuma

Aşk Acısı Sanrıları


Aşk Acısı Sanrılarımız…
Hangi jenerasyondan, hangi cinsiyetten ve hangi dinden olursak olalım, herkesin hayatında yaşadığı ortak bir duygu yatırımı vardır. Nedir bu hepimizde ortak olan his? Aşk Acısı…
Tarifi bazen benzer, bazen farklıdır ama hissi aynıdır. Bazıları bir kere yaşar bunu, bazıları defalarca. Peki ne yapmalıyız aşk acısı için? Nasıl en yumuşak şekilde kendimizi bu dönemden geçirmeliyiz?  Gelin şimdi birazda o güzel aşklarımızdan sonralarına bakalım, yeni yaşantılar yaşayabilmek için bize bıraktıkları yatırımları görelim acısından çok...
İlk süreç; duygularla yüzleşmek ve onları kabul etmek . Duygulardan kaçınmak yerine onlarla yüzleşmek. Evet mutsuzum, üzgünüm diyebilmek. Kabullenmek ilk iksirdir. Duyguları kabullenmek, gerçeği kabullenmektir. Ve ne kadar gerçeğe yakınsa hayat ve duygular ve ifade o kadar işe yarar zaman dediğimiz kavram. Duygularla barışık olmak onları ötelememek, itelememek ve gerçeklikle yüzleşmek. Evet üzgünüm, mutsuzum.. İşte ilk sihirli sözcükler bunlarla başlar... Kaçmaktan vazgeçip Kabullendiğimizde iksir etkisini göstermeye başlar yavaş yavaş…
Sonra peşinden zamanla ilgili karışıklıklar gelir. Aslında şuanı yaşarken bu gerçekliği tamamen silip; gelecek ve geçmişi kurcalamalar başlar. Geçmişi tekrar tekrar hatırlamak, orada kalmak, vazgeçmemek ve şuana gelmek istememek. Zamanı tam da orada durdurmak, durduğunu sanmak, ve zamansal sanrıların içinde tek gerçek olan bugünü kaçırmak. Ya da gelecekle ilgili kaygılanmaları yaşamak, ‘hiçbir zaman böyle olmayacak’ klişesi herseferinin ardından. Gelecekle ilgili kaygıları yaratmak, yine olmayan bir zaman için tek gerçeklik olan şuanı kaçırmak. Kaygıların ardından sürüklenmek bizi zamansızlaştırır ve gerçek olandan uzaklaştırır. Çünkü kafamızdaki kaygıları artık heranda ve her zamanda, her olayda kendimiz yaratır ve ona biraz daha inanmak için sanrısal bir şekilde hayatımıza sokarız. Oysaki elimizde olan tek gerçeklik şuan ve bugündür. Ve şuan geçmişten kurtulmuş, gelecekten daha gerçektir. Yaşamak istediğimiz gerçeklikler ancak bugün ve şuanı yaşadığımızda bizimle buluşabilirler. Günün gerçekliğini kabul etmek ve bugünü yaşamak bizi sanrısal acımızdan kurtarır.
Son etapta ne olur peki; evet bu sizin kararınız değildir ve çok üzülmüşsünüzdür. Fakat hayatta diğer elimizde olmayan hayal kırıklıkları gibi bununda bize kazandırdıkları vardır. Ve her zaman olacaktır. Çünkü herseferinde yoğunluk, yoğun duygular bize biraz daha farkındalık katar, biraz daha kendimizi tanır, biraz daha nasıl baş edeceğimizi öğreniriz. Ben kimim ? Ne istiyorum ? sorularına cevap verir ve artık yalnız olmaktan korktuğumuz için değil daha çok olgunlaşmak için severiz; ve artık sonraki duygu daha tanıdıktır. Giderek kekin ayarını daha iyi tutturur ve yanmadan çıkartırız fırından.
Psikolog N. Hazel Baysoy

Her yanlış seçim biraz daha Doğru bir bize Gider..


Her yanlış seçim biraz daha Doğru bir bize Gider..

Tercihlerimiz her zaman bizi sevindirmese de, geri de bıraktıklarımızla içimizde bir yerlerde barışmamızı sağlıyorlardır… Belki de gerçekten neye ihtiyacımız olup olmadığını öğretip, kendimizi tanımamıza biraz daha yardımcı oluyorlardır… ya da etrafımızı daha iyi, daha gerçek anlamdırmamıza…

Hepimizin seçim yapmak zorunda olduğu dönemler olmuştur. Okul, iş, aşk… bazen evlilik…
Hayatımızda en önemli konulardan tutun da o akşam ne giyeceğimize kadar seçimlerle yaşarız.
İki kişi arasında mutluluk seçimi yaparız, bazen statümüzle ilgili bir seçim yaparız, hangi yoldan gideceğimiz bile seçimimizdir.
Peki her zaman seçimlerimiz mutlu eder mi bizi ? Hiç mi yanlış kararlar almayız, hiç mi geri de bıraktıklarımıza üzülmeyiz…
Hiç herkesin babetle gittiği bir toplantıya topuklu ayakkabıyla katılmadık mı ? Hiç eski sevgilimizi bırakıp yenisinde mutlu olmayı seçmedik mi ? Ya da hiç kestirme sandığımız o bilmediğimiz yola girip kaybolmadık mı ?
Evet hepsini yaptık.. İyi ki de yaptık.. Çünkü her seçimimizde Kendi farkındalığımıza bir adım daha yaklaşıyoruz. Bir adım daha biz oluyor, bir adım daha ne istediğimizi nasıl istediğimizi biliyoruz, bir kez daha yanlış seçimlerimiz bize doğruyu nasıl seçeceğimizi öğretiyor ve bir kez daha etrafımızda olup bitenleri daha gerçekçi anlamlandırıyoruz. Çünkü öğrenmek için önce bilmemek lazımdır, bilmiyoruz ve öğreniyoruz her seferinde.. Belki pişman olup kahroluyoruz neden evde ki o siyah babetlerimi giymedim diye ama artık dönemiyoruz eve değiştirmeye sonra ya o topuklu ayakkabılarla mutlu olmaya çalışıyoruz, ya da bir daha ne giyeceğimizi bilmemiz için başımıza gelen bir vaka olarak yorumluyoruz gecenin sonunda ayağımızdan çıkarıp.
Ve bütün seçimlerimizde öğreniyoruz. Biraz daha biz olmayı ve biraz daha öteki olanı…
Tüm seçimlerimizde geride bıraktığımız babetin kıymetini anlıyoruz bazen,  bazen tam da doğru olanı giymiş oluyoruz ya da biz hangisiyle mutluyuz bunu öğreniyoruz. O aşık olduğumuz topuklu ayakkabı ayaklarımızı vurup kestiğinde estetiğin huzurdan daha önemli olmadığını anlıyoruz. Ama iyi ki de vurmuş ya öğreniyoruz böylece…
Yaptığımız her yanlış seçim sonunda, sonuçlarına katlandığımızda biraz daha sorumlu oluyoruz kendimize karşı ve biraz daha öğreniyoruz doğru seçimleri, sonucunda huzur olan seçimleri.. sonra bir bakıyoruz ki artık daha çok babet giyer olmuşuz…
Bütün yanlış seçimlere sevgilerle,

Psikolog N. Hazel Baysoy

İlişkide Fedakarlık

Iliskide Fedakarlik
Fedakarlik... Kutsal sozcuk, anac kelime, iyilik perisi, masal kahramani, herzaman ornek alinan pamuk prenses ya da ulkesini cikarsizca kurtaran bir super kahraman... Fedakarlik; ogretilen, beklenen, istenilen, gurur duyulan.. Fedakarlik, cikarsizlik, cikarsizca yapilan, beklentisiz olan... Beklentisiz olan? Cikarsizca yapilan?
Peki oyle mi iliskilerde fedakarliklar? Cikarsiz mi? Beklentisiz mi? Belkide degil... Belki de birsey beklemenin hakkini kendimizde hissettigimiz en yaptirimci durum. Karsidakini birsey yapmak zorunda hissettiren, fedakarlik yapani beklenti icine sokan. Belki de hayalkirikliklarinin basladigi iste o bizim birturlu anlayamadigimiz kara delik, ustu kapali nokta...
Belki de Fedakarligin kontrolu kacirilan yerde iliskiler bozulmaya baslar.
Hani tam da biran olur, tam iliskiler kurmusken birden isler tersine doner, aksilikler, hayalkirikliklati, kavgalar, tartismalar, mutsuzluklar baslar. Iste orda ne olmustur, olmustur bitmistir de hic farkina varilmamistir. Belki de o bilemedigimiz hayalet, karsidakine sunulan abartili fedakarligin ta kendisidir. Karsidan birseyler beklemeyi ve bunu almayi, bunu talep etmeyi mesrulastiran sey.
Ben senin icin bunlari yaptimla baslayan ve arkasi ama ile devam eden, artik iliskileri hakli alisverisler icerisine sokmak ici kullandigimiz ve genellikle annelerimizden ogrendigimiz davranis durumu. Cikarsizligin bittigi, karsimizdakini birsey yapmayi aslinda fedakarlik yani karsilik beklemeden ve tamamen icten gelerek yaptigin bu durumu belkide dunyada zorunlu hale sokulmayacak tek seyi zorunla hale sokan yaptirim. Evet, farkinda olmadan belki de bizler fedakarligi degistirmis ve iliskilerimizden, sevgilimizden, esimizden daha fazla sey istemeyi mesrulastirdigimiz ve beklediginiz, beklentilerimiz her karsilanmadiginda da ben senin icin neler yaptimla baslayan tartismalar, kavgalar yasadigimiz, belki de iliskilerde anlamini yitirmis ve hatta bazen iliskinin istenildigi gibi kontrol edilmesini saglamak icin kullanilan coktan metropollestirdigimiz guzel huy.
Fedakarlik, kelime anlami olarak, ozverisini ortaya koymak ve durumla ilgili kendi menfaatlerinden vazgecmek.
Peki sizin iliskinizde fedakarlik tam da bu yukaridaki mi?
Psikolog
Naime Hazel Baysoy

Anneler Dikkat.. Bebeklerinizin Yeme Alışkanlıkları...

Anneler Dikkat...
Bir kafede oturuyorum. Yanimda ki masada bir anne elindeki kasagi bir ucak yapiyor bir kamyon sonra birden bire kasik kus oluyoru ya da bi helikopter... Bebek once anlamiyor bu durumu gordugu sadece bir kasik ama nasil kasik bu ucak mi? Yoksa kamyon mu? Yok yok bir kus olmali... Bunun dusuncesiyle bebegin akli karismisken bir den doydugunu anliyor, kafasini ceviriyor, elinle itiyor kasigi ama anne bir turlu ikna olmuyor. Bir sekle daha sokuyor kasigi ucagi yemedi ama kamyonu uiyecek diye ama bebek bu sefer ofkeleniyor, Annesi onu anlamiyor cunku biraz daha sert ifadelerle isteksizligini belli etmeye calisiyor agzindan puskurtuyor agliyor bagiriyor anne simdi ikna oluyor, bazi annelerde olmuyor takii bebekleri ucaklari, kamyonlari artik dayanamayip kusana kadar...
Sevgili anneler, merak etmeyin bebekleriniz doyuyor. Ama az yiyerek ama cok yiyerek ama doyuyor.
Simdi birkac dakikaligina yer degistirelim, yeryuzunde ki en yfak seyin bile sizden bes kat buyuk oldugu bir dunyada yasiyorsunuz, kobusulan dili henuz anlayamiyor ve konusamiyorsunuz, hareket kabiliyetleriniz sinirli, vucudunuzda birseyler olup bitiyor fakat ne oldugunu birturlu anlayamiyorsunuz, biri var sicacik, sizi hep yaninda tutan ve dis dunyayla butun iliskinizin koprusu bu anne.. Yasam kaynaginiz, tek iliskiniz.. Acikiyorsunuz anne sizi yedirmeye basliyor oldukca guclu ve buyuk, doyuyorsunuz artik durmak istiyorsunuz anne bunu anlayamiyor beslemeye devam ediyor once agzinizi saga soka ceviriyorsunuz annr bu sefer elindeki aleti farki sekillere sokarak suratiniza yaklastiriyor once anlamiyorsunuz ama bakiyorsunuz ki biraz daha yemenizi istiyor, red ediyorsunuz her red ediste daha israrkar bir sekilde kasikla karsi karsiya kaliyorsunuz agzinizi kapatiyorsunuz, tukuruyorsunuz anne cok temiz belki yedirnez diye elinizi kaseye sokuyorsunuz anne durmuyor yok hala yeterince yemediniz anne icin daha da yemelisiniz artik karniniz agriyor sisiyor konusamiyorsunuz annr anlamiyor ofkeleniyorsunuz, agliyorsunuz, bagiriyorsunuz hatta kasiga annenin eline etrafa vuruyorsunuz, evet anne simdi anliyor ve duruyor, siz de anliyorsunuz kendinizi ofkeyle, sinirle, fiziksel guclu ifade ettiginizde basarili olacaginizi ogreniyorsunuz..
Merhaba ofke, bagiris ve fiziksel guc hayatimiza ilk kasik ve annenin muttefikligine karsi kazanilan zaferimizle hosgeldin seni hayat boyu kullanmak uzere tam da bu an ogrenmis bulunduk....
Psikolog
Naime Hazel Baysoy