Çalışmanın içeriğine konu olan kitap Anayurt
Oteli (1973) iken ele alınacak karakter Zebercet’dir.
Zebercet, 30 yaşlarında, gündelik hayata oldukça ilgisiz, her günü birbirine
benzeyen, sosyal hayatı otele gidip gelen bireylerle gerekli birkaç cümlenin
ötesine geçmeyen bir adamdır. Düzenli çalışmayarak, kanunları çiğneyerek,
sinirli tavırlarla, pervasız davranarak sorumsuz davranışları ile
saldırganlığını göstermiştir. Dürtüsel davranmakta ve planlı davranmayı
becerememektedir. Buna ek olarak gerçeğe saygı gösterememektedir. Kötü
davranışlarından vicdan azabı duymaz. Olumsuz duyguların yokluğu hatalarından
öğrenmelerini olanaksızlaştırmaktadır ve olumlu duygularının yokluğu
başkalarına karşı sorumsuzca davranmalarına sebep olmaktadır. Yaşadıklarına
sebep olan davranışları Cleckley’in saldırganlık davranışı tanımıyla
örtüşmektedir. Yetersiz motivasyon da tek ihtiyaç büyük bir heyecandır, ne para
ne de başka bir şey dürtünün sebebi değildir.
Romanda alakalı alakasız birçok noktada Zebercet’in geçmişine dair verilen
bilgilerden yola çıkarak saldırganlık davranışının olası nedenleri görülebilir.
Annesi birçok düşüğün üzerine umutsuzca hamile kalmış ve Zebercet’i karmaşık
duygular içinde dünyaya getirmiştir, ismini dahi isteksiz koyup “öldü ölecek”
kaygısı ile yeterince sahiplenmemiştir. Birden fazla yerde sözü edilen fiziki
yetersizliği (çelimsiz oluşu), hiçbir kadın tarafından tercih edilmemiş olması,
okulda sevilmediği, askerlikte aşağılandığı gibi bilgiler mevcuttur. Çocukluğundan
itibaren maruz kaldığı ihmal, sevgiden yoksun büyüme ve başarı elde eldememiş
olma kendilik imgesinde bozulma ve olumsuzluklara açıkça neden olmuştur. Oral
dönemde takılı kaldığı ve yeteri kadar ilgi görmediği görülmektedir. Bu da
sonraki yaşamında sigara kullanma, ağız yoluyla haz alma faktörlerinde artış
yaşanmasına sebep olmaktadır. Kendini gösterip var edebilme adına seçtiği
yöntem ise saldırganlıktır. Etrafındaki insanlara yönelik fiziksel, ruhsal
şiddet ölçüsü giderek çoğalmış sonunda ise kendine yönelterek özkıyımını
gerçekleştirmiştir.
Annenin tekrar düşük yapma korkusuyla bağdaşık
tavrı Zebercet’i anne karnında bu duygunun tesiriyle tutsak etmiş olabilir. Bu
tutsaklık daha sonra sahip olacağı ve kısa dönemler haricinde terk edemeyeceği,
korku ve başarısızlık kaygısı ile bağlanacağı otel ile ilişkilidir. Bu ve
benzeri kaygılarla başa çıkma stratejisinin saldırganlık olduğu açıkça görülmektedir.
Otel işletmecisi olmasına rağmen süregelen yalnızlığı ile gitgide topluma ve kendine yabancılaşması
gözlemlenmektedir. Otele hapsolmuş yaşamı içinde en dikkat çekici arayışları libido
enerjisi doğrultusunda cinsellik üzerinde şekillenmektedir. Tek çocuk olması
sebebiyle ailenin diğer ferdi babayı ele alacak olursak fazla aktif olmayan,
başarısız, kendi halinde bir karaktere sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Zebercet’in kendini herhangi bir zaman ve gruptan bağımsız olarak otele ait
hissetmesindeki etken, babasıdır. Babası mesleğini oğluna miras bırakarak
yaşamını gözle görülür bir şekilde sınırlandırmıştır. Kısacası; kendi
yetersizliğini oğluna da vermiştir.
Zebercet’in tekdüze ve hareketsiz yaşamı, gecikmeli Ankara treniyle
gelerek bir oda talebinde bulunan, bir gece kalıp daha sonra tekrar geleceğini
söyleyerek otelden ayrılan genç bir kadınla değişmeye başlar. Söz konusu kadını
duyduğu aşk, imgeseldir.
Zebercet’in babasının zayıf karakteri sebebiyle sahip olamadığı iktidarın
ve gücün sembolizasyonu olan bıyık, birkaç farklı eyleminde kaynak
gösterilebilir. Bıyığını kestirdikten sonra otel çalışanı kadın ile cinsel bir
deneyim yaşamaması iktidarsızlaşmasının ilk örneğidir. İktidarsızlığını
kabullenip farkındalığını sağladığında ilk yaptığı söz konusu kadını katletmek
olacaktır. Ulaşılmaz arzu nesnesi olarak kabul edilebilecek kadının oteli terk
edişinin haftasında berbere gider ve -zaten kesik olan bıyıklarını- kestirmek
istediğini söyler. Burada ehemmiyetle üzerinde durulması gereken nokta tüm
gücünden arınmasını gerektirse de ilk arzu nesnesi olan anneye dönüş
isteğindeki netliktir. Simgesel kastrasyona örnek teşkil eden bu olgu aynı
zamanda, Zebercet'in bir fallusa sahip olmak ya da olmamak merkezinde bir
arayışa sokmuştur. Babasının özel kişilere verilmesini tembihlediği odayı aşık
olduğu kadına vermesi, daha sonra özkıyımını yine bu odada gerçekleştirmesi
doğum, ölüm gibi olgular etrafında şekillenmektedir. Zebercet'in ulaşılması
mümkün olmayan bu arzu nesnesiyle bütünlüğe ermesi anne ile mutlak bütünlüğün vuku
olabildiği tek yer ‘ana rahmi’ ile söz konusu olacaktır. Bu, imkansız arzu
Zebercet’i içinden çıkamayacağı bir girdaba sürüklemekte, saldırganlığının
önüne geçememektedir.
Yaşayamadığı cinsellik agresifliği tetikler, otelin
dünya ile olan bağlarını koparmak istercesine önce ortalıkçı kadını ve daha
sonra otelde yaşan bir kediyi hunharca öldürür, horoz
dövüşlerine katılır, otelin işletmeciliğini bırakıp misafir kabul etmemeye
başlar, ve dış dünyadan temelli kopar. Daha sonra şahit olacağı bir davada
sanık olan kendisiymiş gibi sorulana cevap verir, sorgulamaya dahil olur.
Bilinçaltındaki soruşturmanın derinliği üzerine yol gösterici bir olgudur, bu. Psikanalizde,
Oidipus kavramı ile anlatılmak istenen çatışma[1],
Zebercet’de kolaylıkla gözlemlenebilmektedir. İlk cinsel arzu anneye; nefret, zarar
verme duygusu babaya yöneliktir. Mevcut durumun haz ilkesini bastırma sürecinde
yaşadığı zorluk, Zebercet’in işlevselliğini kaybetmesine sebep olmaktadır.
Esas kahramanın ideal ego arayışı sonuçsuz kalmıştır. Sahip olduğu aşk;
tam anlamıyla bir “objet petit” dir. Onu arzu nesnesi yapansa, her ne kadar
burnunun dibine kadar gelmiş olsa da, hala el değilmemiş olarak kalmış ve
elinden gitmiş olmasıdır.
Ailenin, çocukların kabul gören
davranış kalıplarını öğrenmesinde önemli bir role sahip olduğu kabul
edildiğinden, yetiştiriliş oldukça önem
teşkil etmektedir (McCord, 1964). Toplumsal kurallara uymakta çekilen zorluk ve
saldırganlıkla elde edilmeye çalışan iktidar pasif baba profilinden kaynaklı
olabilir (Bennet, 1960). İnsan
doğası hakkında yapılacak her çözümlemenin insan hakkında net açıklama ve
verilere ulaşma konusunda yine de başarısız kalacağını gösteren bir çalışma
olarak tarihteki yerini almıştır.
KAYNAKÇA
- Bennet, I (1960). Delinquent and neurotic children. London: Tavistock Publications.
- McCord, W. & McCord J. (1964). The psychopath: An essay ont the criminal mind. New York: Van Nostrand Reinhold.
- Millon, Theodore; Roger D.
Davis (1996). Disorders of Personality: DSM-IV and Beyond. New
York: John Wiley & Sons, Inc.. pp. 226.
- Bennett, Paul (2003). Abnormal and
Clinical Psychology. Open University Press.
- David H. Barlow and Vincent Mark Durand (2004). Abnormal Psychology: An Integrative Approach., p. 7
- Sigmund Freud, The Ego and the Id, in On Metapsychology (Middlesex 1987), p. 38
- Freud, S, Beyond the Pleasure Principle, in On Metapsychology (Middlesex 1987), p. 316