psikanaliz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
psikanaliz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ocak 2014 Salı

Duygusal Öğrenme Güçlüğü ve Psikanalizde Belirsizliğe Tahammül

Psikanaliz, uzun süreçli olan bir çalışmadır. Sigmund Freud ile adını bütün dünyaya duyuran  psikanaliz, Freud’ un ölümünden bugüne kadar var olan etkisini sürdürmektedir.
Psikanaliz amaçlarıyla diğer psikoloji kuramlarından farklı olmuştur, bu farklılık methotlarıyla ve çalışma konularıyla da kendini belli etmektedir. Psikanaliz, diğer ekollerin neredeyse önemsiz bıraktığı bilinçaltının önemini konu olarak çalışıyor ve uğraşıyordu. Zihinsel süreçlerinin bilinçdışı unsurları arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalışıyor ve transferansın sorgulanmamış ya da bilinçdışı engellerinden, yani artık işe yaramayan ve özgürlüğü kısıtlayan eski ilişki kalıplarından, serbest kalmasına yardım ediyordu.*
Dolayısıyla psikanaliz diğer ekollerden farklı olarak, insanı yeniden yapılandırırken bu yapılandırmanın kendini güvende hissettirecek ve eksiklik duyduğu şekilde yapmayı amaçlamaktadır.
Yukarıda da bahsedildiği üzere psikanaliz uzun soluklu bir çalışmadır. Bu uzunluk hem analizan hem analist için zor bir süreçtir. Her iki tarafında bu süreçte kendini yeterli ve hazır hissetmesi analiz için en önemli başlangıç noktasıdır.
Analizan, bu sürece kendini hazır hissederken, analistin yeterliliği olması gereken yerlerde olmalıdır. Bu yeterlilik psikanalizin en önemli kavramlarından olan aktarım ve karşıt aktarımda devreye girer.
Aktarım ve karşıt aktarım, analizanın bilinçdışı duygu ve arzuların canlanması ve analizde belirmesidir. Karşıt aktarım, analistin bu aktarımlara verdiği cevaptır. Tüm bunlar bilinçdışı alanın analiz esnasında analizde canlanmasıyla meydana gelir. Bu aktarımı alabilmek ve o aktarımı cevaplayabilmekte de analistin bilinçdışı süreçleri etkide bulunabilir.
Duygu aktarımları ve duygular bu sürecin zeminleridir. Psikanaliz esnasında tüm bu aktarımlar oluyorken bu aktarımları almak yeteneğini etkileyen faktörler olabilir.

Empati tüm bu süreç içerisinde en önemli kavramlardan biridir. Karşıdaki kişinin duygu ve aktarımlarını almanın bir bilinç ve bilinçdışı bir öğrenme süreci olduğunu kabul ediyor olursak, bu süreçte öğrenmeyi etkileyen duygusal faktörlerin varlığı en önemli unsur olacaktır.

Psikanaliz esnası dışarısında  öğrenme sürecine bakacak olursak; Öğrenme, tekrarlar ve ya yaşantılar sonucunda, davranışlarda meydana gelen, eğitim öğretim sonucu değişmelerdir. Her öğrenmenin sonucunda bir davranış değişikliği oluşuyor olsa da her davranış değişikliğini öğrenme olarak tanımlayamayız. Örneğin refleks davranışlar bu kurama bakıldığında öğrenme değildir. Motivasyon ve olgunlaşmanın öğrenmede çok önemli iki faktör olduğu bilinmektedir. Öğrenme süreçleri özellikle davranışçı ekol kavramlar üzerine çalışmıştır. Pallow' un hayvanlar üzerine yaptığı çalışmalar sonucu daha etkili bir hale gelerek üzerinde araştırmalar yapılmış süreçlerdir. Klasik Koşullanma ve Edimsel Koşullanmayı özellikle davranışçı kurama göre en yaygın öğrenme modelleri olarak görebiliriz.

Öğrenme sırasında, öğrenmeye etki eden faktörler arasında duygusal faktörler, bu süreçte öğrenmeye etki eden biyolojik ya da fizyolojik olmayan faktörlerdir. Yapılan araştırmalarda ( Maureen Healy in Creative Development ) öğrenmeye, aile içi ilişkiler ve hayatın diğer kesiminden önceden oluşturulmuş olan duygusal faktörlerin etkisi incelenmiş ve daha fazla odaklanma, duygusal farkındalık, özdüzenleme becerileri, kişisel başarı, empati gibi kavramlarda duygusal öğrenmenin etki oranının yüksekliği sonucu elde edilmiştir.

Duygusal öğrenme, son yapılan araştırmalarda ortaya çıkmış olan 'understanding of emotion' kavramını öğrenme sürecinde etkisini ortaya koymuştur. Duygusal sağlığın öğrenme üzerindeki etkisinin bilinmesi pek çok alanda büyük bir adım olmuş ve öğrenme güçlükleri arasında araştırılır hale gelmiştir. Korku, nefret, öfke, kaygı gibi duyguların üstesinden gelmek ve nasıl baş edeceğinin farkındalığında olmak duygusal öğrenme zorluğunu azaltan faktörler arasında araştırılmaktadır ( Mark Greenberg, Penn State SEL ). Bahsedilen korku, nefret, depresif ya da duygusal olarak dengeli olmak, öfke, kaygı gibi duyguların yönetim ve kontrolü, empati, şefkat gibi olumlu kavramların oluşmasını sağlayarak öğrenme sürecini destekler.

Özetle duyguları düzenleyen zorluklar, kendi gelişim sürecini öğrenmek için var olan yetenekleri etkiler. Bu yeteneklerin etkilenmesi, öğrenmede zorluk ve etki başlatır.

Psikanalizde, analistin duygusal öğrenme güçlüğü, yukarıda belirtilen duyguların üstesinden gelme ve nasıl başedeceğini bilme durumlarıyla paralel olup, 'Understandig of emotion' kavramının şekillenmesini sağlar, 'Understanding of emotion' kısmında, duygusal öğrenme güçlüğünden doğan bir problem yaşayan analist empati yeteneğinde olumsuz yönde etkilenmeler gözleniyor olma ihtimali yükselir. Bu da analizanın aktarımını ve analistin bu aktarıma cevabı olan karşıt aktarımı etkileyen en önemli faktörler arasında olmasına neden sağlar.

Duygusal Öğrenme güçlüğü olması durumunda ortaya çıkan, kaygı, korku, nefret, öfke, duyguların anlanmasındaki denksizlik kişide bir belirsizlik hissini doğurması gözlenebilir, bu belirsizlik hissinin tahamülsüzlüğünü psikanalizde negative capability olarak kavramlanır. Duygusal öğrenme güçlüğü, belirsizliğe tahamülsüzlüğe neden olabileceği gibi, belirsizliğe tahamülsüzlük yeteneğinin az olması da duygusal öğrenme güçlüğünü meydana getirir.

Psikanaliz uzun süreli bir çalışmadır. Çalışmadaki bu uzunluk belirsizliğe tahammül kapasitesi ile doğrudan  ilgilidir. “Tahammül” olumsuz bir çağrışım yapıyor olsa da buradaki belirsizlik analizanın bilinçdışında kendi ifade için bir zemin yaratır. Bu belirsizliğe tahammül edebilmek ve bu belirsizlikte duyguların farkında ve kontrolünde olabilmek gerekmektedir.
Örneğin; sessizliğe tahammül bu durumun en bilindik ve en açıklayacı örneklerindendir. Psikanaliz sırasında var olan sessizlik durumunda bu sessizliğe tahammül edebilmek, bu süreçteki duyguların farkında olabilmek gerekir. Tahammül sırasında analiz kendi duygularının farkında oluyorken bu duyguları ve iç sesi kontrol edemez ise kendi kaygı ve ya kendi duygusal süreçleriyle çokça boğuşur oluyor ise analizanın ona getirdiği aktarım ve analizanda tutması gereken duygu takibinde kırılma yaşar ve bu yaşantı analizi olumsuz etkiler.

Özetle, psikanaliz kişiyi yeniden yapılandıran ve bilinçaltı süreçlerin incelendiği bir kuramdır. Psikanaliz esnasında aktarım ve karşıt aktarımlar bu sürecin temelini sağlar. Uzun süreçli olan bu çalışmada analizan ve analist hazır ve yeterli olmalıdırlar. Analist için bu yeterlilik, aktarım ve karşıt aktarımlarındaki bağlantı durumunu güvenli kılmakla başlar. Bu güvenlilik bilinç sinyalleriyle gönderildiği kadar bilinçaltı sinyallerle de verilir. Bu bağlantıyı güvenli tutabilmeyi sağlayacak önemli faktör duygulardır. Empati, analizin en önemli noktasındadır. Empati kavramı ve duygusal olarak dengeli olmak, analistin ‘understanding of emotion’ durumuyla birebir ilişkilidir. Bu durumu en çok etkileyen faktör, duygusal öğrenme güçlüğüdür. Kaygı, öfke, korku, nefret gibi duygular burada şekillenir ve kontrol edilir. Duygusal öğrenme güçlüğünün olduğu yerde empati düşer, aktarım ve karşıt aktarım bağlantısının güvenirliliği azalır. Bu durum psikanaliz de var olan ‘ belirsizliğe tahammül ‘ kavramına bakacak olursak, belirsizliğe tahammül esnasında analistin kendi kaygı, korku, nefret ve ya öfke duygularıyla pek çok uğraşması, ve örnekte olduğu gibi sessizlik sürecinin getirdiği belirsizliğe tahammül durumunda duygu dengesini kuramamasıyla, aktarım ve karşıt aktarım ilişkisini olumsuz yönden etkiler.
Duygusal öğrenme güçlüğü, belirsizliğe tahammülsüzlüğe neden olurken, belirsizlik sırasında analistin çok fazla kendi kaygılarıyla boğuşuyor olması da duygusal öğrenme güçlüğüne neden olabilir.


KAYNAKÇA
·          http://www.msxlabs.org/forum/psikoloji-ve-psikiyatri/82780-psikanaliz-nedir-psikanaliz-kurami-hakkinda.html#ixzz1bPbMqB71*
·         Schultz, Duane P. ( 2007 ). Modern Psikoloji Tarihi
·         Freud, Sigmund. ( 1972 ). Psikanaliz ve Uygulama
·         Freud, Sigmund. ( 1970 ). Freudyen Psikolojiye Giriş
·         Developmental Learning Disabilities of the Right Hemisphere
·         Sandra Weintraub, PhD; M.-Marsel Mesulam, MD Arch Neurol. 1983;40(8):463-468. Emotional, Interpersonal, and Cognitive Components

·         Linda, K Elksinin.( 2004 ). The social emotional side of learning disabilies

Psikodramanın Psikanaliz de Yardımcı Teknikleri

Psiko-drama Dr. Jacob Moreno tarafından kurulmuştur. Moreno 1921 den beri doğaçlama tiyatroyla ilgili çalışmakla beraber temel psiko-dramatik tekniklerin çoğu 1936 dan 1940’ların başlarına kadar adım adım zenginleştirilmiştir. Moreno tiyatro ile terapiyi birleştirmeyi amaçlamaktadır. Dramayı iyileştirici bir araç olarak kullanmayı hedefler. Moreno dan önceki  zamanlara da bakılacak olursa özellikle doktorların o dönem akıl hastalıklarının tedavisinde tiyatroyu kullandıklarını görebiliriz. Bunun destekleyen en önemli örneklerden biri de 19 yy başlarında Avrupa da önemli psikiyatriler olan Johann Christian Reil ve Phillipie Pinel in tedavilerinde dramatik süreçlerin kullanılması konusunda akedemik yazılar ve dramayla psikoterapinin sentezini çalışmışlardır ( Mezurecky 1974, Porter 1998 ).
Moreno ilk psiko-drama çalışmalarını fahişeler, mülteci kampları ve ceza evlerinde yapmıştır.  İkinci Dünya Savaşı sırasında grup terapisi askeri hastanelerde ve şavaşı yaşamış askerlerin tedavisinde kullanıldı.
Alandaki diğer önemli kişilerin arasında, Joseph Mann, Max Ve Sylvia Ackerman, Edgar Borgatta gibi isimler vardır. 1960 lardan 70 lerin ortalarına kadar ise Dale Richard, Ann Hale, Carl Hollander, David Kipper gibi isimler alanda çalışmalar yapmıştır.
Psiko-drama geniş uygulamaları olan sadece bir çeşit psikoterapi olmaktan öte, eğitimi; din, iş, topluluk oluşturma, ev  gibi diğer birçok alanda kullanılabilinen ve gelişmekte olan bir psiko-sosyal araçtır. Psiko-drama için birbirleriyle bağlantılı davranış biçimleri ve bunların uygulanmalarının dışında sanat, yaratıcılık, olgunluk  gibi tanımlar konusunda da bilgi ve donanıma sahip olmak gerekir.
Psiko-dramanın içerisinde kullanılan, yaratıcılık, kendini ifade etme, spontanite, artık gerçeklik, duygu boşalımı, beceri oluşturma, sözsüz iletişim, sosyometri, uygulamalı rol kuramı, gibi kavramların pek çoğu psikodramatik canlandırmayı amaçlamayanlar içinde pek çok önem taşımaktadır.  Psiko-dramayı daha teatral drama türlerinden ayıran en önemli özelliği buradaki canlandırmanın bir kendini yansıtma fırsatı olmasıdır.

Psiko-drama, sosyal ve psikolojik sorunların araştırma yöntemlerini, katılımcıların kendileri ve hayatlarındaki olayları sadece anlatmak yerine bu anlatımı yeniden canlandırmaya yöneltip araştırmaktadır. Buradaki canlandırmada öne çıkan dış davranışlar değil canlandırılan olayların ve anların psikolojik yanlarıdır. Bu psikolojik yanlar; daha önce dışa vurulmamış duygu ve düşünceler, orada var olmayan kişilerle buluşmalar, başkalarının neler hissedip düşündüklerine dair hayallerinin temsil edilmesi,  gelecekte olabilecek olayların göz önüne getirilmesi gibi kavramlar olabilir ve tüm bunlar sorunu çözmenin  başka yollarıdır. Gerçek kavramını ve gerçeği dramatik  yöntemlerle araştıran bir daldır. Burada ki gerçek anlayışı psikolojik deneyimler üzerine odaklanır.
Morenon’ nun temelini oluşturduğu psiko-dramanın önemli kavramlarını inceleyecek olursak;
·        Yaratıcılık
·        Spontanlık
·        Oyun, Hayal Gücü, Artık Gerçeklik
·        Dışavurum ve Eylem
·        Duygu Boşalımı ( Katarsis )
·        Beceri Edinme
Unsurlar ve Terminolojisi
·        Protagonist
·        Yönetici
·        Yardımcı Ego
·        İzleyiciler
·        Sahne
·        Psikodramatik teknikler : yeniden oynama, ayna, kendi kendine konuşma, rol eğitimi, boş sandelye, eşleme, artık gerçeklik sahneleri, benliğin çoğul parçaları, eylem sosyometrisi, yandan konuşmalar
·        Evreler
·        Isınma
·        Eylem
·        Paylaşım

Öte yandan psiko-dramanın temeli sadece Moreno’ nun temellerini dayanmamaktadır. Örneğin Kipper’ in kendi simülasyon teorisi, Deneve’ nin Varoluşçu-Diyalektik modeli sadece Moreno’ nun modellerine bağlı kalmadan geliştirdikleri yöntemlerdir.

Psikanalizle Yaklaşma
Etkisini uzun zamandır devam ettiren Psikanaliz de bazı psikanalistler, uyarlanmış psikodrama tekniklerini kullanmaktadırlar.
Psikodrama esnasında geniş psikodinamik kavram kullanılmakla beraber sadece buradaki teoriye bağlı kalınmaz. Uygulamalı rol terapisine pek uygun olan psikodinamik görüşler, yalnız şimdiki zamanda ki rolün gerekliliklerinin etkilerine daha çok önem verirler fakat bu sırada geçmiş zamanın deneyimlerinin devam eden etkileriyle de derin bir şekilde çalışırlar.
Psikodinamik yaklaşımlar birebir düzeninden uzaklaştıkça aile ve gruplara açıldı. Eş terapistlerle yardımcıların kullanımı gibi psikodramatik teknikler kullanılabilir duruma geldi.
Psikodrama bazı psikoanalitik düşünceleri tamamlamak için kullanılabilinir. Örneğin , ‘benlik psikolojisi’ diye adlandırılan ekolde analistin analiz edenle çok derin bir empati sağlaması gerekmektedir. Örneğin eşleme tekniği bu sürece yardımcı olarak kullanılabilir. Konuşmalar dışında fiziksel aktivite de terapide benlik duygusunda kontrol odağı ya da yaratıcı unsur olarak kullanılır.
Diğer yaklaşımlara bakılacak olursa da bilişsel terapi, davranış terapisi, gestalt terapi, hayal terapileri, oyun terapisi, Jungcu terapi gibi yaklaşımlar da çeşitli psikodrama teknikleri kullanılmıştır. Model alma, canlandırma gibi teknikleri kullanılabiliyor. Psikodrama metodları esnek olup, çeşitli terapi ve modellere çeşitli teknikleriyle uygulunabilir.
Grup Terapisinde Terapötik Unsurlar
Yalom’ un grup psikoterapisi konulu ders kitabı terapötik unsurları grup terapisi ve psikodramanın teknikleriyle birleştirmektedir. Psikodramanın metodlarının nasıl kullanılacağına bakılacak olursa aşağıdaki tanımları görebiliriz.
·        Umudun yerleştirilmesi
·        Evrensellik
·        Yardımseverlik
·        Bilgi vermek
·        Düzeltici duygusal deneyim
·        Sosyalleşme teknikleri
·        Sosyalleşme teknikleri
·        Model alma
·        Kişiler arası öğrenme
·        Grup tutarlılığı
·        Duygu boşaltımı
·        Varoluşçu

Özetle grup psikoterapisindeki iyileştirici etkenler, psikodramanın kullanılmasıyla benlik gücünün unsurlarında ve psikoterapinin temellerine uyarlanabilir.
Psikodrama, sinema, tiyatro ve romanlarda bahsedildiği gibi gerçek hayattaki karışık ve karmaşık olaylara psikodrama denir. Moreno’ nun çalışmalarıyla başlatılan psikodrama süreçleri, ölümünden buyana yönetim sitili, teknikleri ve diğer yaklaşımlarla birleşmeler geliştirilmiş ve şuan da görüş birliği sağlanacak çalışmalar ve yenilemelerle varlığını devam ettirmektedir. Tüm bu yukardakilerden anlaşıldığı üzere bu yanlış bir anlayıştır. Psikodrama geçmişteki alışkanlıklarını ve geçmişe dayalı şuanki tepkilerini ve düşüncelerini gözden geçirip şuan da yeniden yapılandıran yapıcı bir süreçtir. Psikodrama yanlızca dramatik bir yapı ve bu yapının tiyatral sahnelenmesi değil, yaşam süreci içerisince hayatlarımızı nasıl daha yaratıcı sürdürebileceğimizi gösterebilecek teknik ve methodlara dayalı bir süreçtir.
 Kaynakça
·        Blatner, Adam. ( 2002 ). Psikodramanın Temelleri.
·        Atalay, Deniz (2000). Psikodrama Grup Terapisi El kitabı.
·        Atalay, Deniz (1998). Psikodramam 300 Isınma Oyunu
·        Atalay, Deniz (2001). Sahnede yaratıcılık, Stanpane Tiyatrosu.

·        Anderson, Walt (1974). J. L. Moreno and trhe origins of psychodrama.